Hayvan haklarını savunurken yaptığımız en büyük yanlışlardan bir tanesi de hayvan turizmini desteklemektir. Peki siz pek çok kişinin henüz "eğlence" olarak nitelendirdiği hayvanat bahçesi, akvaryum ve sirk gibi alanlar hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz? Bu yazımızda hayvan turizminin arka bahçesini inceleyeceğiz.
İddia edilenin aksine çoğu hayvanat bahçesinde yeniden doğaya yerleştirme programı yoktur. Üstelik doğal ortamlarından yıllarca uzak tutuldukları için vahşi doğada hayatta kalmak için ihtiyaçları olan bilgi ve yetenekleri de kaybederler.
Söylenenin aksine, hayvanat bahçelerinde tutulan türlerin büyük çoğunluğunun nesli tehlike altında değildir. Aksine, hayvanat bahçeleri hayvanların neslini tehlike altına sokan unsurlardan biridir. Sergi alanlarını doldurmak için yabani canlıları öldürür ve kaçırırlar. Özellikle genç olanları yakalamak isterler ancak ebeveynleri engel olur. Buna çare olarak da ebeveynleri öldürür ve sahipsiz kalan yavruları alırlar. Çoğu canlı sergilenecekleri yerlere taşınırken hayatını kaybeder. Ayrıca hayvanat bahçelerindeki kötü şartlardan dolayı canlılar doğada üreyebileceklerinden daha hızlı ölür. Ölenlerin yerini doldurmak içinse yeni yavrular kaçırılır ve döngü böyle devam eder.
Hayvanat bahçelerinde hayvanların her kararı (ne yiyeceği, ne zaman uyuyacağı ve eş olarak kimi seçeceği gibi) insanlar tarafından kontrol edilir. Hem stres hem de kısıtlı hareket alanından dolayı anormal ve kendilerine zarar veren davranışlar sergileyebilirler. Bu da vahşi akrabalarında görülmeyen ve "zoochosis" olarak bilinen bir tür akıl hastalığına neden olur. Bakıcılar, zoochosis hastalığını dolayısıyla yaşadıkları sıkıntıları gizlemek için hayvanlara antidepresanlar, sakinleştiriciler ve antipsikotik ilaçlar verirler. Aslında yalnızca hayvanat bahçeleri nedeniyle ortaya çıkan bir hastalık türünün olması bile bu yöndeki hayvan turizmin arkasındaki zulmü gözler önüne sermektedir.
Hayvan parkları, ne yazık ki, parayı canlılardan daha çok önemser. Bu yüzden onları mümkün olan en küçük kafeslere koyar, daha az veteriner kontrolünden geçirir ve yalnız yaşamaya zorlarlar. Halbuki tüm canlıların sosyalleşmeye ihtiyacı vardır.
Hayvanat bahçelerindeki alanlar en küçük doğal barınma alanından ortalama 100 kat daha küçüktür. En iyi koşullarda bile hayvanat bahçelerinin canlıların tüm ihtiyaçlarını karşılaması imkansızdır. Bazıları temel bakımı bile sağlayamaz.
· Bristol Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre İngiltere’deki hayvanat bahçelerinin dörtte üçünden fazlası asgari standartları bile karşılayamamış ve erken ölümler yaşanmıştır.
· South Lakes Safari Parkı’nda yetersiz bakımdan dolayı 3 yıldan kısa bir sürede yaklaşık 500 canlı ölmüştür.
Hayvanat bahçelerindeki yetiştirme programları gerçekten koruma amacına hizmet etmez. Türlerin korunması kisvesi altında zorla ve genellikle yapay yollarla çiftleştirilirler.
“Fazla” yavrular, en çok ihtiyaç duydukları zamanlarda annelerinden ayrılır ve yaygın olarak başka sergi alanlarına nakledilir. Artık izleyici çekmeyen yaşlı ve diğer “fazla” hayvanlarsa öldürülür, tıbbi laboratuvarlara ya da hayvan tüccarlarına satılır.
· Marius adındaki zürafa üreme işlevini yerine getiremediği gerekçesiyle Kopenhag Hayvanat Bahçesi’nde öldürülmüş ve aslanlara yem edilmiştir.
· Knowsley Safari Parkı’nda öldürülen hayvanların (nesli tükenmekte olanlar da dahil) leşleri çöp kutularının yanında çürümeye bırakılmıştır.
İzleyicilerin(yani bizlerin) ilgisini çekmek ve eğlendirmek için hayvanlara çeşitli hareketler öğretilir. Ancak bu eğitim çok fazla zulüm içerir.
· Avusturya'da bir pandaya parmaklıkların arkasında resim yaptırılmış ve bu resimler bağış (!) kapsamında internette satılmıştır.
· Woburn Safari Park’ında, bir filin yüksek voltajlı elektrik şoku kullanılarak komutlara uyması için zorlandığı açığa çıkmıştır.
Londra Hayvanat Bahçesi’ni ziyaret eden 7-15 yaş aralığındaki çocuklarla hayvanat bahçelerinin ne kadar eğitici olduğu hakkında bir araştırma yapıldı. Alanı rehberle gezenler de dahil olumlu sonuçların oranı %50’yi geçmedi. Bu gezinin hayvanları ve yaşam alanlarını anlamaları konusunda yetersiz kaldığı hatta çoğu çocuğun üzerinde olumsuz etki bıraktığı görüldü.
Hayvanat bahçelerinin eğitici ve türleri koruyucu olduğu iddiası onları esaret altında tutmanın kabul edilebilir olduğunu gösterme çabasından başka bir şey değildir. Sonuç olarak akvaryumlar, yunus, balina ve diğer hayvan parkları temelde para kazanmayı amaçlayan işletmelerdir. Siz de bu konuda bilinçlenerek ve hayvan parklarını ziyaret etmeyerek bu zulme ortak olmamayı seçebilirsiniz!
· History of Zoos: Past, Present & Future - EcoCation
· https://www.idausa.org/experts-agree-zoos-harm-good/
· Do Formal Inspections Ensure that British Zoos Meet and Improve on Minimum Animal Welfare Standards?
· https://www.bbc.com/news/uk-england-cumbria-39116282
· https://www.peta.org.uk/blog/world-giraffe-day-and-the-zoo-industrys-conservation-con/
· https://www.thetimes.co.uk/article/woburn-admits-it-gave-bull-elephant-electric-shocks-d9cp6x3nrlx